Kahramanmaraş Yöresel Düğünleri
ESKİ MARAŞ’TA DÜĞÜN GELENEKLERİMİZ
Eskiden bir iş yapılırken, bir usul takip edilir. Ve işler bu usul çerçevesinde yapılırdı. Eskiden, evliliğin temeli atılırken, büyüklere danışılır. Büyüklerin görüş ve düşünceleri alınır. Ondan sonra dünürcü gönderilirdi. Bugün şıpsevdi tavırlar ile karşı cinsin kaşına, gözüne, cilveli sözüne kanılarak, evlilik kararı alınıyor.
Sevdiğim! Ela gözlerini severim.
Kaşlarını ise, yay diye överim.
Ok gibi kirpiklerin cana değsin.
Tüm benliğin yalnız beni sevsin.
Evleneceği kişiye böyle seslenen bir kişinin, evlendikten sonra mutsuzluk yaşaması aşikârdır. Sevdiği kişinin fıtratını, karakterini tanımadan çıkılan yol, dikenlerle bezenmiştir. Ve bu dikenler yüreğe çok çabuk batmaya başlar. Eskilerin tabiri ile “hanımlık” yapmayacak kadın, ya da “beylik” yapmayacak koca, sokağı aydınlatmayan sokak lambası gibi ortada kalacaktır. Göze, kaşa, yüze kanmış aşığın feryadını, aşağıda anlatmaya çalıştık.
Evlenmeden pembe idi düşlerim.
Evlenince kırıldı ağzımda dişlerim.
Bedenim cendereye sıkışmış bitap!
Hüzne döndü yüzümde gülüşlerim.
Eskiden evlenmelerin büyük çoğunluğu görücü usulü ile yapılırken, çok az bir kısmı ise, gönül ilişkilerinden sonra evlenme kararı alırlardı. Bazıları ise kaçma veya kaçırma yolu ile evlilik yapar, ancak bu çok mutlu neticeler doğurmazdı. Hatta Anadolu’nun birçok yerinde cinayetlere dahi sebep olurdu. Kız istenirken; ilk önce aileden bir büyüğün veya komşulardan birinin aracılığı ile kız tarafının görüşü alınırdı. Ve ondan sonra kızın ailesi ziyaret edilirdi. Muhabbet çayı ve kahve içilirdi.
Konuşsun da dilini göreyim.
“Evi nasıl istiyor?” öğreneyim.
Anam, bacım beğenmişler ama
Yüzün göreyim, bende görüneyim.
Eğer bu görüşmede erkek kızdan memnun kalmazsa, bugünün tabiri ile elektrik alamamış ise, kalktıktan sonra damat adayı; annesine, ablasına, yada aracı olan ailenin büyüğüne memnuniyetsizliğini iletirdi. Eğer görüşmede kız memnun kalmamış ise, kendine talip olan erkeğin kahvesine, ya da ayakkabısının içerisine tuz atardı. Kızın babası daha kızına, damat adayını “nasıl buldun?” diye sormadan, oğlan tarafı kızın memnuniyetsizliğini önceden anlardı.
Eğer iki taraf aile, görüşmeden memnun kalmış ise, isteme günü belirleyip, o gün kız istenirdi.
Dünür geldik, güzel kızınızı istemeye,
Başlayalım hayır söze, besmele ile,
Kahvemizin muhabbeti eksik olmasın!
İnşallah Yuva kurma işi, yarım kalmasın.
Kız istendiğinde “hemen verelim, ya da vermeyelim” denmez, “büyüklerine bir danışalım, usulden bir araştırma yapalım” cevabı verilirdi. Düğün ve nişan, mümkün mertebe kız istendikten kısa bir süre sonra yapılırdı. Çünkü süreç uzadıkça; her bayram, her özel gün, her ziyarette hediye alınmak zorunda kalınırdı. Düğün geciktikçe masraflar artardı. Özellikle köy yerlerinde kayınpeder damadını nişanlılık dönemlerinde, ekin biçmeye, tarla sürmeye ve keven sökmeye götürürdü. Damat adayı, kayınpederinin her isteğine boyun eğer, kızı alana kadar “süt dökmüş kedi gibi” sinmiş bir biçimde davranırdı. Ve her isteneni anında yapardı. Özellikle kız tarafı düğünün gecikmesinden memnun olurlardı. Çünkü çeyiz hazırlığı, yorucu ve zaman alan bir işti.
O dönem düğünlerde yazılı davetiye yoktu. Davet edilenler dil ile çağrılırdı. Maddi durumu iyi olmayanlar, günün hükmüne göre, düğüne davet edecekleri kişilerin evlerine meyve gönderirlerdi. Durumu iyi olanlar ise, düğüne çağıracakları kişileri; kesme şeker, ya da kağıtlı şeker, ikramı yaparak düğüne davet ederlerdi.
Düğün öncesi hazırlık, masraf görelim.
Düğüne davet etmek için, dostları görelim.
Cebimizde paramız, iyice suyunu çekti,
Damat, kaynataya der: “Canımıza yetti”
Düğün günü belirlendikten sonra, düğün öncesi “masraf görme” denilen düğün alışverişi yapılırdı. O dönem masraf görülürken, sadece pırtıcıya (Elbiseci) gidilmez, aynı zamanda bakırcılar çarşısına girilirdi. Ve en başta mâsere kazanı alınırdı. Tabi mâsere kazanı dışında; don kazanı, kuşkona kazanı vs. büyükten küçüğe her kazan çeşidi alınırdı. Tabi masraf görme günü aynı zamanda kız evinin nazlanma günü idi. Eskilerde çerez yerine misafirlere kuru üzüm ikramı yapılırdı. Ve gelinin başından kuru üzüm saçılırdı. Aslında bu yapılan adet, bazılarına garip gelse de, kuru üzüm atımı ile; “ömrünüz şekerlensin” mesajı verilirdi. Bu bölümde, düğün öncesine dair yapılanları paylaştım. Diğer yazımızda düğün ve sonrasını paylaşacağım.
MESUT BİLAL BUĞDAY | Gönül Fm – Gen. Yay. Yönetmeni
mesutbilalbugday@hotmail.com